• TR
  • EN
  • DE
       Tarihim Cebimde


Arslantepe Höyük

5000 bin yıllık tarihi ile ilklere konu olmuş, günümüz medeniyetinin başlangıç noktası olarak değerlendirilen höyük...


İl: Malatya
İlçesi:Battalgazi
Bulunduğu yer:Orduzu Mahallesi
Kategorisi:Arkeolojik Sit Alanları
Tescil Durumu:20.01.1989/191
Koruma Derecesi:1.Derece Ark.Sit
Kadastral Durumu:
Pafta:L40-B2
Parsel:1194
Ada:13


Arslantepe Höyüğü, Battalgazi ilçesi Orduzu Mahallesindedir. Aslantepe Höyüğü’ nün Kültür Dolgusu 30 metre yüksekliğindedir. M.Ö. 5000 yıllarında M.S. 11 yüzyıla kadar yerleşim görmüştür. M.S. 5-6 yüzyıllar arasında Roma Köyü olarak kullanılmış ve daha sonra Bizans Nekropolü olarak yerleşimini tamamlamıştır.

Arslantepe’de ilk kazılara 1930’lu yıllarda Louis Delaporte başkanlığında bir Fransız ekip tarafından başlanmıştır. Özellikle kazı Geç Hitit tabakalarında yapılmıştır. Kazılarda taş üzerinde alçak kabartma ile dekore edilmiş avlu ve giriş kapısının yanında iki arslan heykeli ve karşısında devrilmiş bir kral heykeli ile Geç Hitti sarayı bulunmuştur. Bu eserler o tarihlerde Malatya’ da müze bulunmadığı için Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne götürülmüş ve halen orda sergilenmektedir.

II.Dünya Şavaşı’ndan sonra Fransız Arkeolog C.Schaeffer alanda birkaç derin sondaj açmışsa da sürekli kazılar 1961’de önce Salvatore M.Puglisi, sonra da Alba Palmieri başkanlığında Roma ‘La Sapienza Üniverstesi’ nde  bir ekip tarafından devam edilmiştir. Palmieri’nin 1990’da ölümünden bu yana kazı başkanlığını yine aynı üniversiteden Marcella Frangipane sürdürmektedir.

Arslantepe’de yukarıdan aşağıya kadar yapılan kazılarda altı yerleşme ve kültür tabakasına rastlanmıştır. Yüzeyde İslami döneme ait kalıntılar,( I. )tabakada Bizans-Roma Çağları, (II.) tabakada Demir Çağının 2.yarısı, (III.) tabakada Geç Hitit Dönemi, (IV.) tabakada Hitit İmparatorluk Dönemi, (V.) tabakada İlk-Orta ve Eski Tunç Çağı, (VI.) tabakada ise Son Kalkolitik Dönemi temsil eden yerleşmeler, kalıntılar ve buluntular açığa çıkartılmıştır.

Höyükte yapılan kazılar sonucunda; M.Ö3300 -3000 yıllarına ait bir kerpiç saray, M.Ö. 3600 – 3500’lere ait tapınak, iki bini aşkın mühür baskısı, kaliteli metal eserler bulunmuştur. Elde edilen veriler göstermektedir ki o dönemde Arslantepe, aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkezdir.

M.Ö 5.bin yılın sonundan 4.bin yılın sonuna kadar olan zaman süresi içinde Malatya’nın bu bölgesi her ne kadar Yukarı Mezopotamya’nın bir parçasını oluşturmaktaysa da tam anlamıyla yerel özelliklerini yitirmemiştir. Özellikle 4.bin yılda Arslantepe Orta Fırat Bölgesindeki yerleşmeler içinde önemli bir yer tutmaktadır. Geç Kalkolitik Çağ’da yerel yüksek tabakalardan oluşan sınıfın, politik ve dinsel egemenliğinin yanı sıra ekonomiyi, ürün ve üretim idaresini ellerinde tutmaktaydı. Yöre su kaynakları bakımından zengin, dolayısıyla tarım için son derece uygun, ayrıca sık sık taşan Fırat Irmağı’nın taşkın alanı dışında kalması gibi ayrıcalıkları, Arslantepe’nin en azından M.Ö 5.bin yıldan Bizans Dönemi’ ne kadar kesintisiz olarak iskân edilmesinde önemli etkendir. Yörenin doğal yapısından kaynaklanan gücü, yüksek tarım potansiyeli ile birleşince Arslantepe, topraklarını denetim altında tutabilen ve bölgedeki hammaddeyi işleyen ya da en azından işlenmesini organize eden egemen bir merkez konumunu kazanmıştır.

Kerpiçten yapılmış anıtsal binaların bulunduğu geniş bir ortak kullanım alanı, 4.bin yılın sonlarında (MÖ 3300-3000) tepenin güney-batı yamacında en az 2600 m2’lik alan yayılmıştı. Bu alanda büyük olasılıkla çeşitli işlevlere sahip çeşitli yapılar yer almaktaydı. Ortaya çıkarıldığı kadarıyla bu kısım görkemli mimarisi ve işlevsel açılardan farklı bölümlerden oluşan büyük bir yapı topluluğudur. Çok amaçlı düzeninden dolayı bu anıtsal yapı topluluğu saray olarak nitelendirilebilir. Sarayın koridor duvarları baskı, motif ve duvar resimleri ile bezenmiştir. Binanın çeşitli bölümlerinde çok sayıda mühür baskısının bulunması, idari etkinliklerin yoğunluğunu ve bu işlerde, malları depolardan alma ve mühürleme yetkisi bulunun çok sayıda memurun çalıştığını ortaya koymaktadır. Duvarlardaki zengin bezeme ve kabartmalar da gücü simgelemektedir. Bu bütün etkinliklerin merkezileştirildiği, kayıt amacıyla etkin bir mühürleme sisteminin kullanıldığı,  giderek bürokrasinin geliştiği, güçlü siyasi ve dini kurumları olan bir devlet sisteminin doğuşuna kanıttır. Geçmişte daha çok dinsel amaçlar için yapılan büyük yapı ilk kez başka işlevler de kazanıp içinde kamu hizmetlerinin de görüldüğü, mimari açıdan gelişmiş, böylece Yakındoğu’da sarayın başlangıcını oluşturmuştur.

Saray kompleksinde arsenikli bakır alaşımlı, gümüş kakmalı kılıç, hançer gibi silahların yanı sıra yüksek ayaklı meyvelikler ve Mezopotamya tipli uzun vazolar da bulunmuştur. Ayrıca sarayın hemen yanında M.Ö.2900’e tarihlenen önemli bir kişinin mezarı da ortaya çıkmıştır. Mezardaki zengin ölü hediyeleri ve mezarı kapatan taş kapak üzerinde bulunan kurban edilmiş 4 genç insan cesedi, bu mezarın bir kral mezarı olduğunu düşündürmektedir.

Geç Uruk dönemine ait yapılar büyük yangınlarla ortadan kalktıktan sonra ortak kullanım alanı terk edilmiş, yerli geleneğe yabancı topluluklar yerleşmiştir. Bunu, gerek yerleşim düzeni ve konutlar, gerekse Doğu Anadolu-Transkafkasya kökenli çanak çömlekler kanıtlamaktadır. Yerleşmenin ekonomik ve kültürel özellikleri bu yeni gelenlerin temelde kırsal, büyük olasılıkla yarı göçebe küçük topluluklardan oluştuğunu gösterir.

Arslantepe’de Erken Tunç Çağı II (M.Ö 2700-2500)’nin başlangıcında Torosların kuzeyinde kalan bütün bölge Erken Tunç I’deki etkileri hala süren Suriye - Mezopotamya kültüründen kopmuş, Doğu Anadolu-Transkafkasya kökenli geleneklere dayanan özgün ve nicelikli bir kültür ortaya koymuştur. 3. bin yılın ikinci yarısında Erken Tunç III (M.Ö 2500-2000)’de bölgede yerel kültüre dayanan ve Anadolu’nun kentleşme geleneğine uygun bir yerleşme düzeninin yanı sıra surlarla çevrili kentlerin inşa edilmesine yol açan yeni bir süreç başlamıştır. Arslantepe ’deki bu yerleşme Erken Tunç II’nin teraslar üstündeki geniş odalı, büyük evlerini kullanmayı sürdürmüş ancak tepenin yamacından aşağıya doğru gelişmiştir.

M.Ö. 2000 yılında Arslantepe, Fırat Nehrine genişleyen Hitit İmparatorluğu’nun Melidia- Meliddu adlı şehri olur. Bu yerleşim tepenin kuzey-doğu yamacına açılan şehir kapısı ve avlusuyla Orta Anadolu Hitit kentlerine benzeyen, etrafı toprak surlarla çevrili bir Geç Hitit şehri olarak kullanılmıştır.

M.Ö. 5.binden- M.Ö.712 tarihindeki Asur istilasına kadar yerleşim yeri olarak varlığını sürdüren Arslantepe daha sonra bir süreliğine terk edilir. M.S. 5-6.yüz yıllar arasında ise Roma Döneminde köy olarak kullanılır ve daha sonra Bizans Nekropolü olarak yerleşimini tamamlar.

Arslantepe ’deki kazılara Prof. Dr. Marcella Frangipane başkanlığındaki İtalyan Kazı Heyeti tarafından devam edilmektedir. Buluntular Malatya Müzesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca Geç Uruk Dönemi’ne ait kerpiç saray kompleksinin ‘Açık Hava Müzesi’ haline getirilmesi yönündeki projelendirme çalışmasının büyük bir bölümü 2011 yılında tamamlanarak geziye açılmıştır. Açık Hava Müzesine gelen cadde üzerindeki geleneksel sivil mimari örneği olan evlerin düzenlenmesi, Tunç Dönemi Evi’nin yapılmış olması, Geç Hitit Kapı Arslanları,   Kral Tarhunza Heykeli ve diğer ortostatların imitasyonlarının yaptırılarak girişe konulması burayı daha anlaşılabilir kılmaktadır.

Malatya Arslantepe höyüğü, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası geçici listesine alınmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye’deki 13 kültürel miras alanı için UNESCO’ya başvuruda bulunarak, bu alanların UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmasını talep etti. UNESCO Dünya Mirası Merkezince yapılan değerlendirmeler sonucunda aralarında,  M.Ö 4000-5000’ne tarihlenen Malatya Arslantepe Höyüğü; Dünya Kültür Mirası geçici listesine alınmıştır.















Ertunan (Poyraz) Konağı

Yaşanmışlıkların iç içe geçtiği, kültürel kimliğinin korunmuşluk öğesi, geçmiş ve geleceğin şimdiki zamanda buluştuğu yaşayan mekan.

Kanlı Kümbet

Selçuklu döneminden kalma mezar anıtı olup, Osmanlı döneminde suçluların infaz edildiği bir mekandır.

Arslantepe Höyük

5000 bin yıllık tarihi ile ilklere konu olmuş, günümüz medeniyetinin başlangıç noktası olarak değerlendirilen höyük...

Ulu Cami

Anadolu’ da bulunan ilk ve tek dört eyvanlı, Kubbesinde Süleyman mührü ve muhteşem çinileri bulunan, 800 yıllık tarihin izlerini taşıyan Cami.

Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı

Han duvarlarına sinmiş tarihin kokusunu, ticaret, bilim ve tarihin yollarının kesiştiği, Seyahatnamelere konu olan yaşanmışlıkları burada bulabilirsiniz.

Battalgazi Kale Surları

Roma imparatoru Trajanus MS.98-117 Malatya’nın ilk surlarını yaptırmıştır. Trajanus’un yaptırdığı surların önemi, şehrin gelişmesiyle birlikte Diocletianus MS.284-305 zamanında daha da artmıştır.

Beşkonaklar

Battalgazi İlçesi, Dernek Mahallesi, Sinema Caddesi, 23 numarada bulunan ev, tahminen 1935-1940 yıllarına aittir. Mimari çağı, Cumhuriyet dönemidir.

Sevserek Han

Han, Battalgazi İlçesine bağlı Yaygın Mahallesi sınırları içerisinde bulunmaktadır. Şehir merkezine 21 km uzaklıktadır. Batıya meyilli arazi üzerine güney-kuzey yönünde eş odaklı planda inşa edilmiştir.

Ak Minare Camii

Eski Malatya Kalesinin doğu cephesinde, surlarla arasından geçen Derme Deresi kenarında (h.980) 1572 tarihinde Zaim Yusuf oğlu Himmet bey tarafından yaptırılmıştır.

Edir & Bedir Türbesi

Battalgazi İlçesi Alacakapı Mahallesi, Atatürk Caddesi üzerinde, yatılı okul yanında, yolun hemen kenarındadır. İki mezar vardır. Yapısı sonradan ilave edilmiştir. Erkek çocuğu olmayan kadınlar, erkek çocuğu olsun diye ziyaret ederler.

Emir Ömer Bey Mescidi

Eski Malatya kalesinin kuzey cephesinde, "çatlak" denen eski mesire alanı mevkiinde, sur kapısı girişinde, içerisinde Emir Ömer bey yatırı olan küçük bir mescittir. Kesme taş ile yapılan bu mescit, giriş kapısı işlemeciliği ile Osmanlı mimarisinin tipik bir örneğidir.

Hırslı Baba

Battalgazi İlçesi, Meydanbaşı mahallesindeki Gazi ilköğretim okulu bahçesindedir. Türbesi yıkılmış olup mezar yeri durmaktadır.

Hötüm Dede

Battalgazi İlçesi Meydanbaşı mahallesinde, Halfetih minaresinin hemen yanındadır, bu türbede Nezir Gazi isminde bir yatır vardır. Battalgazi’nin soyundan geldiği rivayet edilir.

Kanlı Kümbet

Anıt mezar olarak yapılan bu eserin, mezar olması gereken kısmı günümüzde boştur. Meydanbaşı camisinin güneyinde yer almaktadır.

Kırkkardeşler Mezarlığı

Battalgazi döneminde, bu bölgede yapılan bir savaşta şehit düşen, Battalgazi’nin kırka yakın arkadaşının mezarlığıdır.

Namazgah

Türk İslam tarihinde bu tür yapılara çok sık rastlanmaktadır. Kalabalık yol güzergâhlarında, kervan ve konukların ya da kalabalık halk cemaatinin birlikte ibadet edebileceği böyle yerlere ihtiyaç duyularak yapılmıştır.

Nefise Hatun Kümbeti

Kanlı Kümbet’in hemen yukarısında aynı yol üzerindedir. Yapı şekli Kanlı Kümbet şeklinde ise de, yapı malzemesi değişiktir.

Sancaktar Mezarlığı

Sancaktar Mezarlığı şehir merkezinde, çevre yolu ve Battalgazi yolu arasındadır. Yaklaşık 250 yıllık bir mezarlık olduğu H.1188(m.1774) tarihli bir mezar taşından anlaşılmaktadır.

Sıddı Zeynep Kümbeti

Karahan mahallesinde, Karahan camii yakınında, tamamen kesme taştan, sekizgen köşeli, kubbesi bu sekizgeni tamamlar yapıda sivri bir piramit şeklinde yapılmıştır.

Sütlü Minare Camii ( Çermik Camii )

Şehir surlarının dışında, güney cephesine bitişik, Meydanbaşı caddesi yol kenarında, tek kubbeli, minareli küçük bir Osmanlı eseridir

Şahabe-i Kübra Medresesi

Battalgazi’de (Eski Malatya) Osmanlı döneminden önce yapılmış olan, çoğunluğunu Selçuklu eserlerinin teşkil ettiği yapılardan birisi de Şahabiyye-i Kübra ve Sugra medresesidir.

Atatürk Evi ve Etnoğrafya

Hüseyinbey Mahallesi’nde, Atatürk Anıtı ve İnönü(Hürriyet) Parkının karşısında yer alan, kesme taştan yapılmış 19.yüzyıl Osmanlı yapısıdır.

Bahri Camii

Ahşap tavanlı camilerden olup taş temel üzeri kerpiçle inşa edilmiştir. Caminin üstü toprak dam olup çok yakın bir dönemde bu toprak dam üzerine çatı ilave edilmiştir.

Venk Klisesi

Battalgazi İlçesi, Çamurlu Mahallesinde yer alan şehre 2 km mesafede bulunmaktadır. İbadet edilen ana bina ayaktadır. Kilisenin kuzey ve batı yönü tamamen yıkıktır. 12,5 x 6,90 m. ebadında dikdörtgen plana sahiptir.

Yeni Camii/Teze Camii (Hacı Yusuf Taş Camii)

Halk arasında Yeni anlamında Teze Cami denilmektedir. 03 Mart 1894 yılında Malatya’da meydana depremde büyük hasar gören Hacı Yusuf Taş Cami’nin yeniden yapılabilmesi için Sultan II. Abdülhamit tarafından on bin altın gönderilmiştir.

Ali Baba Türbesi

Battalgazi İlçe Eski Malatya girişinde, yolun sağında, aynı isimle zikredilen Ali Baba mezarlığının orta kısımlarında olan türbenin yapısı gösterişsiz, basit, yığma şeklindedir.

Halfetih Minaresi

Ulucami’nin yapım yılı ile aynı dönemlerde yapılmış olup mimari özellikleri de benzerdir. Bu durumda 13.yüzyılda yapıldığını söyleyebiliriz. Çevresinde bulunan bütün yapılar yıkılmıştır.

Tahtalı Minare ( Hafız Mustafa Paşa ) Camii

Battalgazi İlçesi, K. Mustafapaşa Mahallesi, Halep Caddesi üzerinde yer alan mülkiyeti Hafız Mustafa Paşa Vakfına ait Tahtalı Minare (Hafız Mustafa Paşa) Camii, yuvarlak kemerli, demir doğramalı olan kapı kanatları taş malzeme ile inşa edilmiştir.

Vaiz Ocağı Türbesi

Halk arasında; Vaiz Baba Adile Cami olarak ta bilinen bu eser 1301-1380 tarihleri arasında burada yaşamış olan Melik Sunullah ailesinin adıyla anılmaktadır.

Bu Proje Fırat Kalkınma Ajansı Finansmanı ve Battalgazi Belediyesi İşbirliği İle Gerçekleştirilmiştir


© 2017 BIM Tüm Hakları Saklıdır.